Atalar, „Göz var izan var“ demiş. Yani, olaylar nesneler hem gözle hem akılla anlaşılır. Keşke tüm işlevler sağlıklı, kurucu, yapıcı olsaydı. Ne yazık! Bedenin parçaları arasında sarsıcı ve yıkıcı eylemlere dürten gözler. İlk günah göz itkisiyle işlendi, akıl yoluyla karara bağlandı. „Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi“ (Yaratılış 3:6). Üstteki ata sözünün tersi. Günahın niteliğini en doğru biçimde anlatan İsa Mesih şunu belirtti: „Bedenin ışığı gözdür. Bu nedenle görüşün sağlamsa tüm bedenin aydınlıktadır. Oysa görüşün bozuksa tüm bedenin karanlıktadır. Eğer sendeki ışık gerçekte karanlık ise, ne denli korkunçtur o karanlık!“ (Matta 6:22,23). Bunun yanı sıra Mesih şöyle der: „Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Çünkü onlar Tanrı’yı görecekler“ (Matta 5:8).
Annemiz Havva gözüyle günaha sürüklendi, eşini de aynı eyleme dürttü. Tanrı’nın benzersiz armağanlarından biri sayılan göz her tür tecavüze her an hazırdır: Cinsel iştahı kırbaçlayan bakışlar, tamah, kıskançlık, göz dikicilik, göz koyuculuk, gözünü hırs bürümek, gözünü kan bürümek, gözlerinde şimşek, gözü aç, gözünü oymak, gözünün yaşına bakmamak.. İşte bu yürek burkucu liste uzadıkça uzar. Fiziksel gözü olmayanlara karşı bunun beteri ruhsal görmezliktir. İsa Mesih insan bedeni üzerinde pek çok mucize sonuçladı. Bu arada birçok köre görüş sağladı. O günün din kuşakları küplere bindi: Biz Yasa’yı harfi harfine uyguluyoruz; ama O mucizeler yapıyor bu ne iş! Şabat (Cumartesi) İsa bir köre görüş sağladı. Şeriatın harfine tutsak dinciler suçlamayı yapıştırdı: „Bu adam Tanrı’dan değildir; çünkü Şabat’ı tutmuyor“ (bkz. Yuhanna 9). Böylece ortalığı patırtıya verdiler; görüşe kavuşanı böyle bir şey olmadı demeye zorlamak istediler. O’nun yanıtı açıktı: „Bildiğim bir şey var. Ben gözleri görmeyen biriydim, şimdi görüyorum.“ İsa din bağlılarına betimli yolla konuştu: „Gözleri görmez olsaydınız günahınız olmazdı. Ama şimdi görüyoruz dediğiniz için günahınız olduğu gibi duruyor“ (Yuhanna 9:41).
O dönemin din bağlıları ruhsal görmezlikte bocalıyor, telkinde bulundukları halkı da zoraki körlüğe itiyordu. İsa onların içini dışını biliyordu; parmağını yaralarına bastı: „Göksel Babam’ın dikmediği her fidan kökünden sökülecektir. Bırakın onları. Körlerin gözü görmez yöneticileridir onlar. Eğer kör körü yöneltirse ikisi birden çukura yuvarlanırlar“ (Matta 15:13, 14). Her yeri her şeyi görebilen diri Tanrı kanıtlı bağlılık özler:“Gözlerimi aç da Yasan’dan gerçekler göreyim…Kurtarışını, adalet sözünü özlerken gözlerim sönüyor“ (Mezmur 119:18, 123). Mesih dirilmişti; ama bağlıları İsa’yı daha ölü biliyorlardı. Oysa O yücelenmiş bedeniyle inanlılarına açıklanmaktaydı. Diriliş günü akşamleyin iki öğrenci kasabalarına dönüyordu. Birisi katıldı yanlarına. Derin hüzünle son günlerin olaylarını tartışıyorlar halen haçlanışın şokunu yaşıyorlardı. Böylesi düş kırıklığında efendilerini tanıyamadılar. İsa onlara Mesih’in bunları çekmesi ve yüceliğine girmesi gerekli olduğunu vurguladı, peygamberlerin sözlerini anlattı. „Bizimle kal“ dediler. „Çünkü akşam bastırıyor, gün de sona eriyor.“ İsa daveti kabul etti. Sofraya oturdular; O şükür sunduktan sonra ekmeği parçaladı onlara verdi. O anda İsa’yı tanıdılar (bkz. Luka 24:13-35).
Mesih onların fiziksel gözleri ötesine gitti, iç gözlerini açtı, İsa’nın mezarda ölü yatmadığını anladılar, hemen Yeruşalem’e geri dönüp Rabbin dirildiğini derin kanışla ilan ettiler. Fiziksel ortamda yaşayanın, tüm ilişkisi bu düzeyde devinenin Tanrı gerçeklerini kavrayabilmesi olanaksızdır. Tanrı Ruh’tur; sadece Kutsal Ruh’un iç varlığa görüş vermesiyle tanınabilir. O’na iman hiç bilinmedik aşamalara yükseltir canı. Sayısız kişinin temel güçlüğü budur. Dinin fiziksel göze gösterebildiği nesnelerle, törelerle, hac seferleriyle Tanrı’yı anlamaya çalışılıyor. Oysa Tanrı Sözü şöyle der: „Mesih dirilmemişse Sözü yaymamız boş çabadır, imanımız da boştur. Üstelik, bizler de Tanrı’nın yalancı tanıkları durumuna düşüyoruz. Çünkü Mesih’i diriltti diye Tanrı’ya tanıklık ettik. Ölülerin dirilmediğini varsayarsak Tanrı Mesih’i de diriltmemiştir“ ( I Korintoslular 2:14,15).
Körlerin gözlerini açan Mesih’in parlak eylemi ruhsal görmezlere Tanrı’yı tanıtmaktır. Öğrencilerinden Filippos, „Ya Rab, Baba’yı bize göster; bu bize yeter!“ yolunda bir dilekte bulundu. İsa ona, „Beni görmüş olan Baba’yı görmüştür; sen nasıl, bize Baba’yı göster diyorsun“ dedi (Yuhanna 14:8,9). İnsan bedeni kuşanan Tanrı Sözü Mesih kefaretiyle canı tanrısal sevgiye yöneltir: O, „Beni gören beni göndereni görür“ diyor. „Bana iman eden karanlıkta kalmasın diye dünyaya Işık olarak geldim“ (Yuhanna 12:45,46). „Yüreği temiz olanlar Tanrı’yı görecekler“ (Matta 5:8). Tanrı kutsaldır; salt kutsal olanlar O’nu görecek. Mesih’in kurtarmalığıyla Tanrı katında arıtılan, şükran dolu canla Tanrı’nın kayrasına kavuşan! Bunlardır başkasına yardımcı olabilenler; seven Tanrı’yı göremeyenlere O’nu sunanlar. Dinli olsun dinsiz olsun günahlıya verilen yargı şudur: „Yaydığımız Sevinç Getirici Haber’in üstü örtülü kalmaktaysa, mahva gidenler için üstü örtülü kalmaktadır. Tanrı’nın benzeri olan Mesih’in yüceliğiyle ilgili Sevinç Getirici Haber’in ışığı onlara doğmasın diye, bu çağın tanrısı imanı olmayanların anlayışını körleştirdi“ (II Kor. 4:3, 4).
Sağlıklı Tanrı bağlılığı din-töre-biçim uygulamalarının ötesindedir. Bu insan uğraşı değil, kutsal Ruh’un gözleri açmasıdır. Değil salt gözlerin, yüreğin de açılması zorunludur. Gece karanlığını başı eğik, küskünlükle geçiren çiçekler güneşin çevreyi aydınlatmasıyla taptaze dinçliğe güzelliğe kavuşur. Ruhsal görüş, yüreğin Tanrı doğrultusunda imanla dolması, evrensel Işık Mesih’in günah karanlığını dağıtmasıyla gerçekleşir. Bırak O içinde çöreklenen karanlığı dağıtsın, hem görüşünü hem de canını açsın, seni Tanrı’nın nuruna kavuştursun.
„Sana şükrederim; çünkü görkemli ve şaşırtıcıdır yaratılışım. Olağanüstüdür işlerin. Canım bunu tümden tanır“ (Mezmur 139:14). Davut bu içtenlikli ilahide gizemli varoluşunu kutlar. Bedenin her bir parçası Yaratan’ın kopyası edilemeyen yapıtı. Beyin de bunlardan. Duyum ve bilinç merkezlerini içeren bu eşsiz hazine zarlarla kafatasında korunur. Omurgayla birlikte sinirsel kuruluşun en önemli kesimi beyin. Ağırlığı 1.3 kilo, pembemsi kül rengi, pelte kıvamında bilgi, buluş, belleme merkezi. Hareket, uyku, acıkma-susama, kısacası etkinliklerin toplamını denetleyen yönetim kulesi. En girift bir fileyi andıran beyin yüz milyarı aşkın damarın barınağıdır. Arterleri ayırıp ipliğe dünüştürebilseydik, 500 milyon kilometre uzunluğunda bir tel oluşurdu. Aya ıraklığın yaklaşık üçte biri..
Sevgi, kin, heyecan, hırçınlık, korku, öfke, sevinç. Bu duyguların tümü beyinde biçimlenir ve buradan yönetilir. Hem bedenden hem çevreden aldığı sayısız mesajı beyin sürekli deşifre eder ve eyleme dönüştürülmesine yönerge verir. Aynı anda birkaç düşünceyle ilgilenebilir. Bireyi duyumlu, duygulu, akıllı kılar. Öte yandan herhangi bir aksaklık çok ciddi sorunlar doğurabilir. Radar, bilgisayar, tıp gereçlerinin birçoğu beyin örnek tutularak işlerliğe kondu. Beynin bilgisayarı salt gözlerden her gün yaklaşık yarım milyar resim alır; bunları işler, etkinliğe koyar ya da yadsır. Beyindeki hücreler bir trilyon. Ne mükemmellik!
Yaratan insanı kendi benzerliğinde ve öz niteliğinde yarattı. O sınırsız, insansa sınırlı. Tanrı sınırsız özelliklerinin bir kesimiyle hepimizi cömertçe donattı. Beynin eylemleri saymakla tükenmez. Anımsama yeteneği en önemlilerinden. Tanrı’nın anımsama yeteneği sonsuzdur. Değil salt öncesiz çağları anımsar, ama sonsuzu da kesenkes bilir. „Tanrı olmuşları arıyor“ der Kutsal Söz (Vaiz 3:15). İnsanın günahından söz ederken, Tanrı’nın önemli önemsiz her günahımızı teker teker anımsadığı bir kez düşünülmeli. Tüm çağlarda, bütün insanların günahını bir çırpıda bilir O. Ters durumda Tanrı denemezdi O’na. Biz günahlarımızı enikonu anımsarız. Belki önemli bir kesimini unuttuk, ya da akıl ardı ettik. Ama Tanrı en küçük günahımızı olsun hep anımsar, sonunda gün gibi açıklıkla her birini önümüzde sergiler, tüm suçların hesabını ister. Unutulanların hakkını arayacaktır O.
Tanrı’nın hak yargısından kaçabilen olmayacak. O’na inanıyorum diyen bunu akılda tutsun. Günahlarının çoğunu unutmuş olsa da. Günahlı ademoğlu beğenilir ya da hoşlandırır saydığı anıları geviş getirircesine aklında eğleştirir. Bazısı zararsız olabilir; ama unutmamaya çalıştığı kirlilikler zinciri nicelerin aklına sürekli haz getirir: Bir öç alma olayı, dolap döndürme marifeti, külah kapma ya da külah giydirme, kumar masasında tongaya düşürme, hovardalıkta eğlenerek kurtlarını dökme, vb. Niceler bu türden yakışıksız anıları tespih çekercesine kafasında gezdirir. Evrenin hak Yargıç’ı, olan her şeyi bilir ve biriktirir.
Kutsal Söz günahlı bireyi bu konuda sürekli uyarır:“Derin ve gizli şeyleri ortaya çıkarır, karanlıkta neler olduğunu bilir; çevresi ışıkla kuşatılmıştır“ (Daniel 2:22). „Ebedi Tanrı RAB, dünyanın uçlarını yaratan zayıflamaz yorulmaz, anlayışının derinliğine erilmez“ (Yeşaya 40:28). Kim erişebilir o anlayışın derinliğine? Gücü yetersiz, görüşü yeteneksiz ademoğlunun Tanrı bildirisiyle münakaşaya kalkması düpedüz küstahlıktır. İnsanın özgün ve kalıtımlı günahla dünyaya geldiğini ve günahın egemenliğinde çırpındığını kabul etmemek, Tanrı’nın kutsallığına karşı laubali çıkıştır. O’nun insana ilişkin öğretisine yan çizilemez. Hem tanrısal esin, hem de insansal kötülük eylemleri gerçeği doğrular.
İnsanı görkemli niteliklerle yaratan, beyin gibi eşsiz bilgi kaynağıyla donattı hepimizi. Günah akla varıncaya dek tüm kişiliği etkiledi: „…bu çağın tanrısı (şeytan) imanı olmayanların anlayışını körleştirdi“ (II Korintoslular 4:4). Yaratan kendisi gibi kusursuz bir varlık yarattı. Onu paklıkla kuşattı. Aklı-zihni bulaşık şeytan Tanrı’nın şaheserini kıskandı, O’nun kusursuz yaratığını akılda kirletti, bozukluğunu ona aşıladı. Kutsallık yerine kirlilik yapısı dikti. Budur Tanrı’nın günahla ilgili yargısı. Bunu tanımayan, gözler kapalı el yordamıyla yolunu seçmeye didinmekte. Düşüşünü Tanrı’nın açıkladığı kapsamda kavrayansa O’nun sevgiyle sağladığı kurtuluş yöntemini benimser. „Ama biz daha günahlıyken Mesih bizim yerimize öldü. Tanrı bize sevgisini bununla kanıtlıyor“ (Romalılar 5:8).
Yaratan aklı karışmış insana, bilgeliğin kaynağı günahsız Mesihi’ni kurban-kurtarıcı-bilgelik kıldı. „Tanrısal Söz beden oldu, aramızda yaşladı“ (Yuhanna 1:14). Tövbeyle Mesih’e iman eden günahlının aklı O’nun bilgeliğiyle donatılır; kutsalı bayağıdan ayırt eder, kutsal denilebilinen ne varsa onu benimser. Kutsallık kavramına yanlış-yersiz anlamlar takansa onu çelişkili kullanımla soysuzlaştırır. Örneğin, kutsal arkadaşlık, kutsal görev, kutsal iş, vb. Tanrı’nın insana verdiği böylesi parlak bir armağan -beyin- şeytanın cirit attığı miskin tavuk kümesine dönüştürülmüş kirlilik yatağı. Günahlı yürek düşük eylemler enikler, akıl da bunları işlerliğe dürter. O şaheser yapıt böylesi kötülük barınağı kılınmış, her tür çirkin tasarının follandığı yatağa dönüşmüş. Tanrı’nın kendisi gibi pak yaratılan ademoğlu araya günahın girmesiyle Tanrı yörüngesinden iblis yörüngesine kaymış. Bu yüzden uygunsuz-sağlıksız eylemlerin bini bir paraya. Her gün tanığı olduğumuz buluşların kaynaklandığı akıl yürekleri burkan yıkıcı eylemlerin yatağı. İnsanın aklı başından bir karış yukarı. Aklın sağlıksız özelliklerinden biri de alçakgönüllüğe yer bırakmaması.
Kusal Söz’ün yargısı kesin ve belirgindir: „Tanrı’nın önünde hiçbir yaratık gizlenemez. Kendisine hesap vermekle sorumlu olduğumuz kişinin gözünde her şey tüm çıplaklığıyla be-lirgindir“ (İbraniler 4:13). „Çünkü eğer yüreğimiz bizi suçlu çıkarıyorsa, Tanrı yüreğimizden üstündür ve her şeyi bilendir“ (I Yuhanna 3:20). Tanrı’nın eşsiz armağanı beyin-akıl, kurtaran Mesih’in tüm varlığı arıtmasıyla O’nu hoşnut eden aşamaya getirilir. „Sana güvendiği için düşüncelerinde sarsılmaz olanı tam bir esenlik içinde korursun“ (Yeşaya 26:3). Aklın sağlıksız, yıkıcı düşünceleri kendiliğinden püskürtebilmesi olanaksızdır. Hiç kimse ona saldıran şeytandan daha güçlü sayılamaz. Akla doğaüstü savunucu gerekir. Bu konuda İncil’in yüreklendirmesi vurgulamalıdır: „Tanrı’nın insan kavrayaşını aşan barışı Mesih İsa bağlılığında yüreklerinizi ve akıllarınızı kale gibi koruyacaktır“ (Filippililer 4:7).